Belki de defalarca kez kaçarken buldunuz kendinizi çatışmalardan.. ya da hep daha fazla konuşup bir ötekinin susmasına öfkelenir halde buldunuz kendinizi.. ya da belki de susan taraf siz oldunuz zaman zaman..
Halbuki hiç haberi yoktu ki her iki tarafında. .birinin sürekli konuşuyor olmasının anlaşılma arzusunun çığlığı olduğundan..
Sessiz kalan kişi de çok şey anlatırdı elbet.. öfkeli eşine nasıl yaklaşacağını bilmiyor oluşunun çığlığı idi belki onunki de.. Farkında değillerdi her ikisinin de ilişkiye katkı sağlamaya çalıştıklarından.. Çünkü dilleri farklıydı. Bildikleri tek yoldu belki de.. Biri konuşarak sorunu çözmeye çalışıyordu, bir diğeri susarak tartışmaya son vermek istiyordu.. Her iki tarafın da niyeti iyi değil miydi? İlişkinin bir an önce canını kurtarmak..
Tartışma bir nefes alış-veriş gibiydi.. Bir ilişkide hiç tartışma olmuyorsa nefes almıyordu demek ki artık.. o halde ilişkinin varlığından söz etmek de pek mümkün olmayabilirdi.. Ama tartışıyorsa çiftler, hala nefes alıyordu ilişki.. hala o ilişki için vardı çabalayan iki kişi.
İşte burada amaç hiç tartışmamak değildi.. Tartışmalar üzerine konuşabilmek, hemen ardından birbirimizi onarabilmekti.. Hatta en temelinde de “Uzlaşmamak Üzerine Uzlaşmak”tı..