Aldatıldınız.. İncinmekle kalmadınız yaralandınız. Kanınız dondu. İçinizde bir enkaz var gibiydi.. O an belki de sizin için en zor soru yankılanıyordu kulaklarınızda.. “Peki şimdi ne yapacağım?”
Aldattınız.. Hiçbir şeyin gizli kalmayacağını anladınız. Hiç ihtimal vermiyordunuz ama evet, gerçekten yakalandınız. İnkar ettiniz ilk önce.. suçlu aradınız sonra da bahaler sıralamaya başladınız.. Kulaklarınızdaki yoğun uğultu arasından bir ses yükseldi.. “Peki şimdi ne yapacaksın?”
Her yerde aldatmanın, sadakatsizliğin tanımını yapmaya çalışmıyor muyuz? Ne önemi vardı ki kelimelerin, aldatılanın zihninin içinde değil miydi aldatmanın ne olduğu..
Hep korktunuz değil mi tartışmaktan, uzak durmaya çalıştınız.. Ama tartışmamazlık, tartışmaların olmasından daha iyi değildi ki..
O konuşmak istemediğiniz meseleler, işte eninde sonunda yakanıza yapışmıştı.. Halbuki tartışmak; temas etmek, bir şey için savaşmak, uzlaşmak ya da uzlaşmama konusunda uzlaşmak demekti.. Çünkü tartışmama hali bayağı yalnızlık haliydi.. Yalnızlık ise en derin bir çukur..
Aldatma, bir travmaydı. Hem de en yüksek stres düzeyine neden olan ikinci sırada yer alan bir olaydan bahsediyorum. İşte bu kadar yıkıcı bir etki.. Çift arasındaki sözleşme çoktan ihlal edilmişti.. Bitsindi o zaman..
Hiç mi devam edemezdi.. ya da yeni bir sözleşme yapsak, yeni bir sayfa açsak olmaz mıydı.. Neden olmasındı.. Ama elbette bazı şartları vardı.. Mutlak şeffaf olabilecek miydiniz.. telafi edip, güveni inşa edip, o bağı tekrar kurabilecek miydiniz? Artık duygularınızı ifade etmeye mi karar verdiniz yoksa? Ya da birbirinizi tanıdığınız yanılgısına kapılıp aşkta, sevgide, ilgide kalmadığınızı mı farkettiniz?
Bazen de işler tam tersi ilerledi.. İlişkide kurtarıcı olmayı denediniz, bağ kuracak güvenli ortamı yarattınız ama nafile mi? Çünkü bazen de sürekliliği olan bir ilişki varoluşuna bir tehdit gibi geliyordu partnerin ve içinden yükselen sesi duymayacağı kadar uzaktaydı ve size tek bir seçenek kalıyordu.. İşte o an hayatın size söylediklerine kulak kabartın..